1. (a) …'den başka.
    I can't do other than to go: Gitmekten başka çarem yok/gitmezsem olmaz. (b) başka
    tarzda/yoldan/şekilde, başka türlü.
    He could not have acted other than he did: Başka türlü davranamazdı.
…'den başka/başka türlü/başkası değil, … in ta kendisi, bizzat.
I could do no other than … : …'den
başka türlü yapamazdım.
The presentation was made by none other than the Prime Minister.
…'den başka/başka türlü/başkası değil, … in ta kendisi, bizzat.
I could do no other than … : …'den
başka türlü yapamazdım.
The presentation was made by none other than the Prime Minister.
...'in dışında
...'den başka
... haricinde
mülkiyetin gayrı ayni haklar İsim, Hukuk
mülkiyetin gayrı ayni hakların devri Hukuk
envanter dışındaki cari varlıkların değer ayarı
Yaşlılar, Maluller ve Felaketzedeler İçin Planlardan Başkaları İçin Sosyal Güvenliğe Dair Avrupa Geçici Sözleşmesi İsim, Uluslararası Hukuk